Şablon:Sema SEMÂ
Sözlükte[]
"dinleme, işitme, kulak verme" anlamına gelen semâ, tasavvufta, makam ve nağme ile okunan dini metin ve ilâhileri ve dini musîkiyi dinleme; raksetme, devrân etme, dinlenen dini musikînin etkisiyle coşup dönme demektir. Mevlevî zikir meclisine semâ, bu âyine katılan dervişlere semâ-zen, âyinin icra olunduğu yere semâhâne denir. (M.C.)
Hadis usulünde semâ, hadis öğrenme yollarından biri ve en üstün olanıdır. Bu metodda hoca, hadisleri ya ezberinden ya da kitabından okur. Öğrenci bunları dinleyerek ezberler veya yazar. (A.G.)
Sema Gök yüzü. Asuman. Gök. Her şeyin sakfı. Gölgelik.
Bulut ve emsali örtü. (Resul-i Ekrem'den (A.S.M.) şöyle rivayet olunmuştur. Sema'ya uruç buyurdukları zaman kale burçları gibi bir mevkide bir takım melâike görmüştü. Bunlar birbirlerinin yüzüne doğru, mütekabilen yürüyüp gidiyorlardı. Bunlar nereye gidiyorlar diye Resul-i Ekrem (A.S.M.) Cebrâil'e (A.S.) sordu. Cebrâil: Bilmiyorum. Ancak yaratıldığımdan beri ben bunları görürüm ve evvel gördüğümün bir tânesini bir daha görmem dedi. Onlardan birine, ikisi birden: "Sen ne zaman halk olundun" diye sordular. O da: "Bilmiyorum. Ancak Cenab-ı Hak her dörtyüz bin senede bir yıldız halk eder. Ben yaratıldığımdan beri de dörtyüz bin yıldız halk etti" diye cevap verdi. Melâikenin kesretini ve kudret-i ezeliyenin vüs'at-ı tecelliyatını anlamalı... E.T.)
Sema' İşitmek, kulakla dinlemek. Mevlevilerin zikir esnasındaki dönüşleri. Sema' Yağlı yemek yedirmek. Baş yarmak. Ekmeği terid etmek. Sakalı boyamak. SEMÂ' Hoş âhenk ve güzel nağmelerden doğan semâ' ve aynı şekilde okunan şiir ve gazelleri dinlemek; nefsine hâkim olan, onun isteklerine gâlib gelen ve her türlü gayr-i meşrû yâni dîne uygun olmayan işlerden sakınıp uzak duran kişiler için mübâhtır. (Mazhar-ı Cânı Cânân)
Yunus Emre sema şiiri[]
Sema Yunus Emre |
“ |
Bu sema'a girmeyen sonra peşiman olur |
” |
- Epsem : Dilsiz