Tevhid
yâhud |
Birlik
veya |
Unity
or Scream |
توحيد ياخود فرياد ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, |
Ey nûr-i ulûhiyyetinin zılli avâlim, Zıllin bile esrâr-ı zuhûrun gibi muzlim! |
Ey bütün alemler ulihiyet nurunun gölgesi olan (Rabbim! ) Bu gölgeler bile görünüşündeki esrar kadar karanlıktadır. |
God!That is the shadow of the divine lightof the Worlds Even if your shadow is dark as the emergence of secrets. |
اى نورالوهيتنك ظلى عوالم ، ظلك بيله اسرار ظهورك كبې مظلم |
Kürsî-i celâlin -ki semâlarla zeminler Bir nokta kadar sahn-i mıchîtinde tutar yer- |
Yüce makamında-ki gökler ve yerler hiddet kürsünün Bir noktası kadar çevresinde yer tutar |
Rage in the sky and where the Supreme office chair Holds up to a point in the vicinity of |
كرسئ جلالك- كه سمالرله زمينلر بر نقطه قدر صحن محيطنده طوتارير |
İdrâkin eder gâye-i ümmîdini haybet... Yâ Rab, o ne dehşettir, İlâhî, o ne heybet! |
İdrâkın eder, ümidindeki amacı boşa çıkarır. Allah'ım, o ne dehşettir, ilahi o ne heybettir! |
Please note that realization, it frees the aim in hope. God, how horrific it is, what a divine majesty ! |
|
Pervâzına yetmez gibi pehnâ yı avâlim, Gâhî seni bulsam diye, âvâre hayâlim |
Alemlerin genişliği kanatlanıp uçmasına yetmezmiş gibi, Perişan hayâlim, bazan da seni bulsam diye, |
As if the width of the Worlds doesn't suffice for having wings and flying , My dream is distraught, so that sometimes I find you, |
|
Bir şevk ile lâhûta kadar yükseleyim der: Lâkin nasıl olsun ki bu mi'râca muzaffer? |
Aşka gelip zât âlemine yükselmek ister. Lâkin bu makama yükselmeyi nasıl başarır ki? |
By falling in love ,wants to rise to the world of person . But how does it manage to rise this authority? |
|
Nâsût muhîtinde henüz çalkalanırken, Bir dest-i tecebbür dayanıp göğsüne birden; |
Daha insanlık âleminde çalkalanırken; Zorlu bir el dayanır da göğsüne birden; |
While It is slushing in the world of humanity; Suddenly a strong hand presses on his chest; |
- |
Hüsranla iner öyle sefil, öyle muhakkar: Hâlâ o sukûtun küreden tozlan kalkar! |
Hüsranla, sefil ve aşağılanmış bir şekilde yere iner, Yeryüzünden hâlâ o düşüşün tozları kalkar! |
With disappointment, falls onto the ground, the miserable and humiliated, Still the dust rises from the earth because of that fall! |
örnek osmanlıca مقدمة |
Yalnız o mu? Bin fikr-i semâvî bu zeminde, Bîtâb-ı taharrî kalarak âh ü eninde! |
Yalnız o mu? Gökler kadar yüksek binlerce fikir bu vaziyette, Aramaktan yorgun düşerek âh edip inlemekte. |
Only him?Ideas as high as the sky are at the same condition, Feeling tired and moaning becuse of searching. |
örnek osmanlıca مقدمة |
Eşbâha mı kurbün olacaktır cevelângâh? Ervâh bütün mündehiş-i "sümme radednâh!" |
Bütün ruhlar "sümme radednah"ın dehşeti içindeyken, Cesetler mi senin yakınında gezip dolaşacaklar? |
All souls having the horror of ' Süme radednah' inside, Wil corpses walk near you? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Sun'undaki esrâra teâlî bize memnû' Olmaz mı, ridâ pûş dururken daha masnû'? |
Daha yarattıkların gizlilik örtüsü altında dururken, Yaratışındaki sırlara yükselmek bize yasak olmaz mı? |
More creations while under cover of secrecy, Would not it be forbidden to us to rise creation secrets? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Hurşîd-i ezelden nasıl ister ki haberdâr Olsun daha bir zerreyi derk etmeyen efkâr? |
Daha bir zerreyi anlayamayan fikirler, Ezel güneşinden haberdar olmayı nasıl isteyebilirler? |
How the ideas that can’t understand even particles May want to understand the eternal sun? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Ey nâmütenâhî sana nisbet ile mahdûd, Mahsûr-i muhît-i kaderindir ne ki mevcûd. |
Ey Rabbim, sana nisbetle sonsuzluk sınırlıdır Varlık adına ne varsa hepsi de kaderinin dairesiyle çevrilmiştir. |
O Allah, eternity is limited in comparison with you Every creature is surrounded by the fate |
örnek osmanlıca مقدمة |
Dîbâce-i evsâfını almaz bütün eb'âd, A'dâd edemez silsile-i feyzini ta'dâd. |
Bütün bu uzaklıklar vasıflarının başlangıcını bile kapsayamaz, Sayılar da ard arda gelen feyizlerini saymaya yetmez. |
All these distances even can not cover the beginning of your qualifications, Even the numbers aren’t enugh to count your prosperity. |
örnek osmanlıca مقدمة |
Ummân-ı şüûnun ki birer mevcidir a'sâr, Her mevcesi bir lücce-i bî-sâhil-i âsâr! |
Yüzyıllar senin olaylar okyanusunun dalgaları, Her dalga ise uçsuz bucaksız bir eserler denizidir |
Centuries are the waves of your events ocean Each wave is your endless sea of sign. |
örnek osmanlıca مقدمة |
Fermânına mahkûm ezeliyyet, ebediyyet; Ey pâdişeh-i arş-ı güzîn-i samediyyet. |
Ey yüceliğin seçkin tahtının padişahı olan Allah, Ezelîlik ve Ebedîlik senin fermanına mahkûmdur. |
Exclusive to the throne of the glory of Allah, O Sultan, Eternity is destined to your order. |
örnek osmanlıca مقدمة |
İbdâ-ı bedîin -ki cihanlarla bedâyi' Meydâna getirmiş- bize ey Hâlik-ı Mübdi', |
Ey icad eden Allah, yaratma sanatınki dünyalar kadar Güzellikler yaratmıştır- bize nasıl gizli olmasın; |
Allah , the crestive one! How can’t your creation art-created beauties- Be a secret for us? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Mübhem nasıl olmaz ki?Adem'den değil isbât, Bir zerre-i mevcûdu yok etmek bile heyhât, |
Yazık ki yoktan var etmek bir yana, yakıp yıkan yüzlerce el çıksa, Varlığın bir zerresini bile yok etmeye yetmez! |
Unfortunately, aside from creating, hundreds of hands that destroy Are not enough to destroy even if a drop of you |
örnek osmanlıca مقدمة |
Kâbil olamaz çıksa da bin dest-i muharrib. Yâ Rab, bu nasıl âlem-i lebrîz-i garâib! |
Eşit olamaz çıksa da tahrip eden binlerce el. Ya Rab, bu nasıl garip şeylerle dolu bir âlemdir? |
Can't be equal even if there are thousands of hands destroying O God, this is what a kingdom full of strange things? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Serhadd-i ezel
bed'-i hudûd-i melekûtun Pehnâ yı ebed gâye-i sahn-ı ceberûtun. |
Ruh ve melekler âleminin sınırları ezel sınırında başlamakta, Kudret sahnesinin nihayetleri de ebed'in genişliklerinde kaybolmakta |
The boundries of the spirit and the angels world begin at the infinity boundaries, The boundries in the scene of your strength disappears in the widhts of Ebed |
örnek osmanlıca مقدمة |
Hükmün ki tahakküm edemez seyrine bir şey; Bir anda bu pâyansız olan cevvi eder tayy |
Hükmünün yürüyüşü üstünde hiç bir şey etkili olamaz Buyruğunla bu sınırsız gök boşluğu bir anda yok olur. |
Nothing to do with the march on the provision can not be effective. And the endless sky disappears in a moment with your order |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bir an, diyerek eylemişim bilmiyerek, bak! Takyîd zamanla seni ey Fâtır-ı Mutlak! |
"Bir an" diyerek ne yapmışım bilmeyerek bak; Ey Mutlak Yaratıcı! Seni zamanla sınırlamışım |
By saying 'ın a momen’what I have done without knowing; I limited you in time O absolute creator! |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bâkîyi beşer her ne kadar etse de tenzîh. Fâniyyeti îcâbı, eder kendine teşbîh! |
İnsanoğlu Allah'ı ne kadar eksik ve kusurdan uzak tutsa da, Fâniliği gereği yine kendine benzer düşünür. |
Although human hold God away from the flaw Think God as himself because of being perishable. |
örnek osmanlıca مقدمة |
Itlâka nasıl yol bulabilsin ki tefekkür? Eşbâhı görür eyler iken rûhu tasavvur! . |
Ruhu tasavvur ederken cesetler gören fikir Bunları birbirinden ayırt etmeyi nasıl başarır! |
Spirit conceived the idea while seeing the bodies. How succeed in distinguishing them! |
örnek osmanlıca مقدمة |
Ey rûh-i fezâ-gerd, giran-seyr-i harîmin, Ey nâtıka, dembeste-i esrâr-ı azîmin, |
İlâhî! Kutsal dairene girdiği an fezalarda dolaşan ruhun ayakları ağırlaşır, Senin büyük sırların karşısında düşünme ve konuşma gücünün soluğu tutulur |
Divine!At the moment of entry into the Holy , wandering soul's legs become heavier . The power of thinking and speaking is lost when meet your great secrets |
örnek osmanlıca مقدمة |
Maksûd bu hilkatten eğer ma'rifetinse; Varmış mı o müdhiş görünen gâyete kimse? |
Eğer bu yarattıklarından maksat senin bilinmen idiyse, O müthiş görünen gayeye varmış mı bir kimse? |
If your aim was to known in these creations, Is there anyone that reached that great aim? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bir sahne midir yoksa bu âlem nazarında? Bir sahne ki milyarla oyun var üzerinde! |
Bir sahne midir yoksa bu alem senin gözünde? Bir sahne ki milyarla oyun var üzerinde! |
Is this world only a stage for you? A stage that there are billions of plays on! |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bir sahne ki her perdesi tertîb-i meşiyyet; Eşhâsı da bâzîçe-i âvâre-i kudret! |
Bir sahne ki her perdesi iradenle düzenlenmiştir. Oyuncuları da kudretinin başıboş oyuncaklarıdır. |
A stage that is organized by you . The players are the adrift toys of your power. |
örnek osmanlıca مقدمة |
Cânîleri, katilleri meydâna süren sen; Cânîdeki, katildeki cür'et yine senden! |
Canileri, katilleri meydana süren sen; Canideki, katildeki cesaret yine senden! |
You, that bring the thugs, murderers ; The courage they had is from you again! |
örnek osmanlıca مقدمة |
Sensin yaratan, başka değil zulmeti, nûru; Sensin veren ilhâm ile takvâyı, fücûru! |
Sensin yaratan, başkası değil karanlığı, ışığı; Sensin veren ilham ile Allah korkusunu, günahkârlığı! |
You're the creator of the darkness and the light not someone else, You're the inspiration that gives the fear of God, sinfulness! |
örnek osmanlıca مقدمة |
Zâlimde teaddîye olan meyl nedendir? Mazlûm niçin olmada ondan müteneffir? |
Zalimdeki tecavüz etme eğilimi nedendir? Zulme uğrayan neden ondan nefret etmektedir? |
Why is the cruel's tendency to rape? Why do the persecuted hate him? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Âkil nereden gördü bu ciddî harekâtı? Câhil neden öğrenmedi âdâb-ı hayâtı? |
Akıl sahibi nereden öğrendi bu ciddi davranışları? Cahil neden öğrenmedi edeple yaşamayı? |
How did the conscious one learn these serious behaviours? Why didn’t the ignorat learn to live with decent ? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bir fâilin icbârı bütün gördüğüm âsâr! Cebrî değilim... Olsam İlâhî ne suçum var? |
Bir kulun gördüğü her şey bir gücün zorlamasıyla olmakta! Cebri değilim... Allahım suçlu muyum olsam da? |
Everything I see happens by a force urgign, I’m not Cebri.Oh my God, am I guilty? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bir sahne demek âleme pek doğrudur elbet; Ancak görülen vak'alann hepsi hakîkat. |
Bir tiyatro sahnesi demek âleme pek doğrudur elbet; Ancak görülen olayların hepsi gerçektir. |
It’s correct to call the world a theater stage But all the events are real. |
örnek osmanlıca مقدمة |
Hem öyle vekâyi' ki temâşâsı hazindir, Âheng-i tarab-sâzı bütün âh ü enindir! |
Hem öyle olaylar ki seyretmesi hüzün verir, İnsanı eğlendiren ahengi bütün âh ve iniltidir! |
Watching such events makes me sad The harmony make people amuse are all aches and cries |
örnek osmanlıca مقدمة |
Zîrâ ederek bunca sefâlet-zede feryâd; Vâveyl sadâsıyla dolar sîne-i eb'âd. |
Zira sefalete düşmüş bunca insanın feryadı, Bütün uzaklıkları çığlıklarla doldurur. |
Because the cry of all these people in poverty Fills everywhere with scream, |
örnek osmanlıca مقدمة |
Yâ Rab, bu yüreklerdeki ses dinmeyecek mi? Senden daha bir emr-i sükûn inmeyecek mi? |
Ya Rab, bu yüreklerdeki ses dinmeyecek mi? Senden bir defa daha bu feryadı dindiren bir emir inmeyecek mi? |
God,wouldn’t sounds in these hearts end? Won’t a divine order come from you to stop that cry? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Her ân ediyorsun bizi makhûr-i celâlin, Kurbân olayım nerde senin, nerde cemâlin? |
Celâlinle bizi her seferinde kahrediyorsun, Kurban olduğum, artık bir daha cemâlin görünmeyecek mi? |
You are overpowering us everytime with your anger, Won’t we able to see your beatiful face anymore? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Sendense eğer çektiğimiz bunca devâhî, Kimden kime feryâd edelim söyle İlâhî? |
Sendense eğer uğradığımız bunca felaket, Söyle ilâhî, kimden kime feryad edelim? |
İf you cause this disaster Say god, who will we pray for? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Lâ yüs'el'e binlerce suâl olsa da kurban, İnsan bu muammâlara dehşetle nigehban. |
“Lâ-yüs'el" emrine binlerce soru olsa da kurban, Bütün bu bilmecelere dehşetle bakmakta insan. |
With the order “ La-yüs-eléeven though thousands of the question become a victim Human are looking all these riddles with fear |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bir şahsa esîr olmayı bir koskoca millet, Mekrinle mi yâ Rab sanıyor kendine devlet? |
Bir kişiye esir olmayı bir koskoca millet, Sen yanılttığın için mi ya Rab sanıyor kendine devlet? |
Oh my God is it because you misled,does a huge nation, Think being a prinor of one person as its government? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Dünyâyı yakıp yıkmaya bir seyf i teaddî, Emrinle mi yâ Rab, ediyor böyle tesaddî? |
Bir zulüm kılıcı dünyayı yakıp yıkmaya, Emrinle mi ya Rab başlıyor böyle? |
Does a sword of persecution start to destroy the world With one of your words , my God ? |
örnek osmanlıca مقدمة |
Zâlimlere kahrın o kadar verdi ki meydan: " Yok âdil-i mutlak" diyecek ye's ile vicdan! |
Zalimlere kahrın o kadar verdi ki meydan; "Mutlak adalet sahibi yok"diyecek bezginlik içinde vicdan. |
Your cruelty gave the cruels such a chance that consciense is in weariness saying“there isn’t the owner of absolute justice” |
örnek osmanlıca مقدمة |
Kıvılcım saçan bin âh yerden göklere yükseliyor! Göklerin yaptığıysa bu iniltiyi sâde yankılamak! |
Kıvılcım saçan bin âh yerden göklere yükseliyor! Göklerin yaptığıysa bu iniltiyi sâde yankılamak! |
Thousands of sparkling cries rising from earth to sky? The only think that the sky does, is to reflect the sound |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bir yanda yanar lânesi bin hâne-harâbın, Bir yanda söner lem'ası milyonla şebâbın. |
Bir yanda evleri yıkılanların yuvaları yanar, Bir yanda milyonlarca gencin ışığı söner. |
On one hand the houses burns On the one hand the light of millions of young people dies |
örnek osmanlıca مقدمة |
Kalmış eli böğründe felâket-zede mâder; Evlâdını gömmüş kara topraklara, inler! |
Eli böğründe kalmış felakete uğramış anneler, Evladını gömmüş kara topraklara, inler! |
Mothers who lived tragedy,moaning! Buried their sons, |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bir yanda bir lokma ekmek için namusunu kaybetmiş, Ağlayıp duran bir sürü başıboş bahtsız; |
Bir yanda bir lokma ekmek için namusunu kaybetmiş, Ağlayıp duran bir sürü başıboş bahtsız; |
On one hand the one lost his honor for a piece of bread Crying , unlucky |
örnek osmanlıca مقدمة |
Bükmüş oradan boynunu binlerce yetîman, Me'vâ arıyor âileler lâne perîşan! |
Bir yanda da boynu bükük binlerce yetim var, Yuvası dağılmış aileler sığınacak yer ararlar. |
On the other hand there are lots of orphans Scatterd families seek a place to live |
örnek osmanlıca مقدمة |
Mazlum şikâyet etmekte, zâlim pişmanlık duymakta; Kan döken de öldürdüğünün kanıyla boğulmakta. |
Mazlum şikâyet etmekte, zâlim pişmanlık duymakta; Kan döken de öldürdüğünün kanıyla boğulmakta. |
The oppressed complains , the cruel is regretful; The murder drowned with the blood of his victims |
örnek osmanlıca مقدمة |
Hastayı, fekaletliyi, çıplağı, yoksulu, Felçliyi, sakatı, tembeli, bayağıyı, |
Hastayı, fekaletliyi, çıplağı, yoksulu, Felçliyi, sakatı, tembeli, bayağıyı, |
The Patient ,the one having disaster, naked, poor The paralyzed,crippled,layz, vain |
örnek osmanlıca مقدمة |
Gaddârı, cefâ-dîdeyi, mahkûmu, esîri, Heyhât, şu pâyansız olan cemm-i gafiri |
Gaddarı, eziyet çekeni, mahkûmu, esiri, Yazık, şu sayıya sığmaz insan yığınını |
The cruel, Vicious, prisoner The stage become famous by |
örnek osmanlıca مقدمة |
Teşhîr ile şöhret kazanan sahne-i dünyâ Gelmez mi İlâhî sana bir kanlı temâşâ? |
Sergilemekle şöhret kazanan dünya sahnesi Sana kanlı bir seyir sahnesi gibi gelmez mi İlâhî? |
Displaying that human stack Isn’t a bloody stage for you God? |
örnek osmanlıca مقدمة |