Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Zuhruf Suresi/57-67-Zuhruf SuresiElmalı/57-67 Zuhruf Suresi/68-89
Disambig Bakınız: Zuhruf SuresiSuresi/MEAL, Zuhruf Suresi/VİDEO, Zuhruf Suresi/TEFSİR, Zuhruf Suresi/TEZHİB, Zuhruf Suresi/HAT, Zuhruf SuresiFAZİLETİ, Zuhruf Suresi/HİKMETLERİ, Zuhruf Suresi/, /KERAMETLERİ, Zuhruf Suresi/AUDİO, Zuhruf Suresi/HADİSLER, Zuhruf Suresi/NAKİLLER, Zuhruf Suresi/EL YAZMALARI, Zuhruf Suresi/VP
Duhan Suresi/1-29-Duhan Suresi/Elmalı/1-29
Önemli!!! düzenlenen sayfalar ayn harfli fasılalara kadar yapılması gerekmektedir. Elmalı Tefsiri (Orjinal)
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
43/68
يَا عِبَادِ لَ خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ
Ey benim kullarım! size hiç korku yoktur bu gün ve siz mahzun da olmıyacaksınız
Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: "Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.
O My slaves! For you there is no fear this day, nor is it ye who grieve;
43/69
الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ
Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: "Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.
(Ye) who believed Our revelations and were self surrendered,
43/70
ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنْتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ
Girin Cennete: siz ve zevceleriniz, sürurlar, neş'eler içinde
Siz ve eşleriniz cennete girin. Orada ağırlanıp sevindirileceksiniz."
Enter the Garden, ye and your wives, to be made glad.
43/71
[[يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ ۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ ۖ وَأَنْتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ]]
Altından tepsiler ve küplerle üzerlerine dönülür dolaşır, nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep orada ve siz orada muhalledsiniz
Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız.
Therein are brought round for them trays of gold and goblets, and therein is all that souls desire and eyes find sweet. And ye are immortal therein.
وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Ve işte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle vâris kılındığınız Cennet
İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.
This is the Garden which ye are made to inherit because of what ye used to do.
43/73
لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ
Sizin için onda çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz
Orada sizin için bol bol meyveler vardır. Onlardan yersiniz.
Therein for you is fruit in plenty whence to eat.
إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır.
Lo! the guilty are immortal in hell's torment.
43/75
لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
Kendilerinden o azâb gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir
Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler.
It is not relaxed for them, and they despair therein.
43/76
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِمِينَ
Ve biz onlara zulmetmemişizdir ve lâkin kendileri zalim idiler
Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular.
We wronged them not, but they it was who did the wrong.
43/77
وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ ۖ قَالَ إِنَّكُمْ مَاكِثُونَ
Ve şöyle çığrışmaktadırlar: ya mâlik! Rabbın işimizi bitiriversin, o demiştir ki: her halde siz duracaksınız
Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der.
And they cry: O master! Let thy Lord make an end of us. He saith: Lo! here ye must remain.
43/78
لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ
Celâlım hakkı için biz size hakkı gönderdik ve lâkin ekseriniz hakkı hoşlanmıyanlarsınız
Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.
We verily brought the Truth unto you, but ye were, most of you, averse to the Truth.
أَمْ أَبْرَمُوا أَمْرًا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ
İşi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken biziz
Yoksa onlar hakka karşı gelmek için bir iş mi kararlaştırdılar? Biz de onları cezalandırmak için kararlıyız.
Or do they determine any thing (against the Prophet)? Lo! We (also) are determining.
43/80
أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ ۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ
Yoksa biz onların sirlerini ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? Hayır işitiriz hem de yanlarında elçilerimiz vardır yazarlar
Yoksa onlar bizim sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçi meleklerimiz de her yaptıklarını yazıyorlar.
Or deem they that We cannot hear their secret thoughts and private confidences? Nay, but Our envoys, present with them, do record.
43/81
قُلْ إِنْ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌ فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ
De ki: Rahmanın bir veledi olsa ben ona tapanların birincisi olurdum
Ey -Muhammed! de ki: "Eğer Rahman olan Allah'ın bir çocuğu olsaydı, ona ibâdet edenlerin birincisi ben olurdum."
Say (O Muhammad): The Beneficent One hath no son. I am first among the worshippers.
43/82
سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirdikleri şeyden münezzehtir, yücedir.
Glorified be the Lord of the heavens and the earth, the Lord of the Throne, from that which they ascribe (unto Him)!
43/83
فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Şimdi bırak onları dalsınlar, oynıya dursunlar tâ va'dolundukları günlerine çatasıya kadar
Şimdi sen bırak onları, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar batıla dalsınlar oynasınlar.
So let them flounder (in their talk) and play until they meet the Day which they are promised.
43/84
وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ إِلَٰهٌ وَفِي الْأَرْضِ إِلَٰهٌ ۚ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
Hem o odur ki Gökte de ilâh Yerde de ilâhdır ve hakîm odur alîm o
Gökteki ilâh da yerdeki ilâh da O'dur. O hüküm ve hikmet sahibidir herşeyi bilir.
And He it is Who in the heaven is God, and in the earth God. He is the Wise, the knower.
وَتَبَارَكَ الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَعِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Ve ne yücedir o ki Göklerin Yerin ve bütün aralarındakilerin mülkü onun, saate ılim de onun nezdindedir ve hep döndürülüp ona götürüleceksiniz
Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O'na döndürüleceksiniz.
And blessed be He unto Whom belongeth the Sovereignty of the heavens and the earth and all that is between them, and with Whom is knowledge of the Hour, and unto Whom ye will be returned.
43/86
وَلَا يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Ondan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler ancak bilerek hakka şehadet eden kimseler müstesnâ
Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.
86. And those unto whom they cry instead of Him possess no power of intercession, saving him who beareth witness unto the Truth knowingly.
43/87
وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ
Celâlım hakkı için sorsan onlara: kendilerini kim yarattı elbette Allah derler, o halde nasıl çevrilirler?
Eğer sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: "Allah" derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?
And if thou ask them who created them, they will surely say: Allah. How then are they turned away?
43/88
وَقِيلِهِ يَا رَبِّ إِنَّ هَٰؤُلَاءِ قَوْمٌ لَا يُؤْمِنُونَ
Onun ya rab! demesi hakkı için her halde onlar iymana gelmez bir kavımdırlar
Peygamberin sözü şu olmuştur: "Ey Rabbim! Bunlar gerçekten imân etmeyen bir kavimdir."
And he saith: O my Lord! Lo! those are a folk who believe not.
43/89
فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Şimdi sen onlardan sarfı nazar et de selâm: de, artık ileride bileceklerdir
Ey -Muhammed! Şimdilik sen onlara aldırma ve: "Size selâm olsun." de. Onlar yakında bilecekler!
Then bear with them (O Muhammad) and say: Peace. But they will come to know.
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET




|

Advertisement