Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
  • Arapça karakterlerin görüldüğü pdf formatı için: tıklayınız
Dosya:43-Zuhruf.pdf

�Sh:»4263[]

ZUHRUF

��ST› ¢ì‰ ñ¢ aÛŒ£¢¤Š¢ëÒ¡�

Zuhruf sûresi Mekkiyyedir.

  • Âyetleri - Seksen dokuz.
  • Kelimeleri - Sekiz yüz otuz üç.
  • Harfleri - Üç bin dört yüzdür.
  • Fasılası - �âP4Pæ� harfleridir.

Zuhruf yaldazlı ziynet ve bahusus altun ve gümüş demektir. « ����ë Û ì¤Û b¬ a æ¤ í Ø¢ìæ  aÛ䣠b¢ a¢ß£ ò¦ ë ay¡† ñ¦ Û v È Ü¤ä b Û¡à å¤ í Ø¤1¢Š¢ 2¡bÛŠ£ y¤à¨å¡ Û¡j¢î¢ìm¡è¡á¤ ¢Ô¢1¦b ß¡å¤ Ï¡š£ ò§ ë ß È b‰¡x  Ç Ü î¤è b í Ä¤è Š¢ëæ =P ë Û¡j¢î¢ìm¡è¡á¤ a 2¤ì a2¦b 렍¢Š¢‰¦a Ç Ü î¤è b í n£ Ø¡ìª¢@æ =P ë ‹¢¤Š¢Ï¦6b aÛƒ�� » Âyeti dolayısiyle bu Sûreye bu isim verilmiştir.

Bu Sûrenin sûrei Şuranın hatimesini ta'kib ederek başladığı açıktır.

��2¡Ž¤ggggggggggggá¡ aÛÜ£¨é¡ aÛŠ£ y¤à¨å¡ aÛŠ£ y©îggggggggggggá¡

�Q› y¨á¬ R› ë aۤءn bl¡ aÛ¤à¢j©îå¡= S› a¡ã£ b u È Ü¤ä bê¢ Ó¢Š¤õ¨ã¦b Ç Š 2¡î£¦b ۠Ƞܣ Ø¢á¤ m È¤Ô¡Ü¢ìæ 7 T› ë a¡ã£ é¢ Ï©¬ó a¢â£¡ aۤءn bl¡ Û † í¤ä b Û È Ü¡ó£¥ y Ø©îá¥6 U› a Ï ä š¤Š¡l¢ Ç ä¤Ø¢á¢ aÛˆ£¡×¤Š  • 1¤z¦b a æ¤ ×¢ä¤n¢á¤ Ó ì¤ß¦b ߢŽ¤Š¡Ï©îå  V› ë × á¤ a ‰¤ Ü¤ä b ß¡å¤ ã j¡ó£§ Ï¡ó aÛ¤b ë£ Û©îå  W› ë ß b í b¤m©îè¡á¤ ß¡å¤ ã j¡ó£§ a¡Û£ b × bã¢ìa 2¡é© í Ž¤n è¤Œ¡ëª¢@æ  X› Ï b ç¤Ü Ø¤ä b¬ a ‘ †£  ß¡ä¤è¢á¤ 2 À¤’¦b ë ß š¨ó ß r 3¢ aÛ¤b ë£ Û©î堝›��

Sh:»4264[]

��Y› ë Û ÷¡å¤  b Û¤n è¢á¤ ß å¤  Ü Õ  aێ£ à¨ì ap¡ ë aÛ¤b ‰¤ž  Û î Ô¢ìۢ壠  Ü Ô è¢å£  aۤȠŒ©íŒ¢ aۤȠܩîá¢= PQ› a Û£ ˆ©ô u È 3  ۠آᢠaÛ¤b ‰¤ž  ߠ褆¦a ë u È 3  ۠آᤠϩîè b ¢j¢Ü¦b ۠Ƞܣ Ø¢á¤ m è¤n †¢ëæ 7 QQ› ë aÛ£ ˆ©ô ã Œ£ 4  ß¡å  aێ£ à b¬õ¡ ß b¬õ¦ 2¡Ô † ‰§7 Ï b ã¤’ Š¤ã b 2¡é© 2 Ü¤† ñ¦ ß î¤n¦7b × ˆ¨Û¡Ù  m¢‚¤Š u¢ìæ  RQ› ë aÛ£ ˆ©ô  Ü Õ  aÛ¤b ‹¤ë ax  עܣ è b ë u È 3  Û Ø¢á¤ ß¡å  aÛ¤1¢Ü¤Ù¡ ë aÛ¤b ã¤È bâ¡ ß bm Š¤× j¢ìæ = SQ› Û¡n Ž¤n ì¢@a Ǡܨó âè¢ì‰¡ê© q¢á£  m ˆ¤×¢Š¢ëa ã¡È¤à ò  ‰ 2£¡Ø¢á¤ a¡‡ a a¤n ì í¤n¢á¤ Ç Ü î¤é¡ ë m Ô¢ìÛ¢ìa ¢j¤z bæ  aÛ£ ˆ©ô  ‚£ Š  Û ä b 稈 a ë ß b ע䣠b Û é¢ ß¢Ô¤Š¡ã©îå = TQ› ë a¡ã£ b¬ a¡Û¨ó ‰ 2£¡ä b Û à¢ä¤Ô Ü¡j¢ìæ  UQ› ë u È Ü¢ìa Û é¢ ß¡å¤ Ç¡j b…¡ê© u¢Œ¤õ¦6a a¡æ£  aÛ¤b¡ã¤Ž bæ  Û Ø 1¢ì‰¥ ߢj©îå¥6›��

Meali Şerifi

�y¨á¬� 1 Bu parlak kitabın kadrini bilin 2 Hakkâ biz onu Arabî olarak okunacak bir Kur'an kıldık ki akıl irdiresiniz 3 Ve hakıkat o, bizim nezdimizdeki ana kitabda çok yüksek, çok hikmetlidir 4 Siz müsrif bir kavm olduğunuz için şimdi sizden o öğüdü bertaraf mı edeceğiz? 5 Halbuki evvelkiler içinde biz nice

Sh:»4265[]

Peygamber gönderdik 6 Hiç bir Peygamber de gelmiyordu ki kendilerine onunla mutlak eğlenmesinler 7 Onun için biz onlardan daha sert pençelileri helâk ettik, ve evvelkilerin meseli geçti 8 Celâlim hakkı için sorsan onlara o Gökleri ve Yeri kim yarattı? Elbette diyecekler: onları o azîz, alîm yarattı 9 O ki Arzı sizin için bir beşik yaptı, ve doğru gidesiniz diye size yollar açtı 10 Ve o ki yukarıdan bir mikdar ile bir su indirmekte ve onunla ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de öyle çıkarılacaksınız 11 Ve o ki bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve yumuşak hayvanlardan bineceğiniz şeyler yaptı 12 Ki sırtlarına kurulasınız, sonra üzerine kurulduğunuzda rabbınızın ni'metini anıp diyesiniz: tenzih o sübhâne ki bunu bize müsahhar kılmış, yoksa biz bunu yanaştıramazdık ve her halde biz dönüp dolaşıp rabbımıza varacağız 13 Öyle iken tuttular kullarından ona bir cüz tasladılar, hakıkat insan çok nankör, açık bir küfürbazdır 14

2.��ë aۤءn bl¡ aÛ¤à¢j©îå¡=›� o kitabı mübîn hakkı için « �y¨á¬� » de kasem ma'nası bulunduğuna göre « �ëaë� » atf, olmadığına göre kasem içindir, o kitabı mübîn, Allah yolunu ap açık gösterir bir nur olan o parlak kitab, ya'ni Kur'an. Kur'anın şanına beyan ederken yine Kur'ana beyan vasfile yemîn edilmesi onun kendini tanıttırmak için başka delîle muhtac olmayıp bizatihi beyyin olan bir nur olduğunu ifade içindir. Ayni zamanda ona yemîn edilmesi hakkına ta'zîm emrini istilzam ettiğinden mealde bu lazım ma'nâyı gösterdik.

4.��a¢â£¡ aۤءn bl¡›� kitabın aslı, ana kitab, ya'ni Lavhı mahfuz yâhud onun dahi aslı olan ılmullah. ��Û È Ü¡ó£¥›� her halde çok yüksek - indirilmiş olan kitabların hepsinden yüksek ��y Ø©îá¥6›� çok hikmetli veya çok hâkim yâhud çok muhkem

5.��a Ï ä š¤Š¡l¢ Ç ä¤Ø¢á¢ aÛˆ£¡×¤Š  • 1¤z¦b›� ya şimdi

Sh:»4266[]

sizden o zikri bir yana mı atacağız ��a æ¤ ×¢ä¤n¢á¤ Ó ì¤ß¦b ߢŽ¤Š¡Ï©îå ›� müsrif bir kavm olduğunuz için? - Ya'ni küfürde haksızlıkta musırr, cinayette ileri gitmeyi adet etmiş müşrikler olduğunuz için Peygambere bir zararınız dokunur diye çekinip de size va'z-u ıhtarda bulunmaktan, bir tezkir olan o kitabı indirmekten vaz geçeceğiz, halinize bırakıvereceğiz mi zannediyorsunuz? 6. ��ë × á¤ a ‰¤ Ü¤ä b ß¡å¤ ã j¡ó£§ Ï¡ó aÛ¤b ë£ Û©îå ›� halbuki evvelkilerde, ya'ni sizler daha müsrif, daha sert olan evvelki kavmler içinde biz ne kadar Peygamberler gönderdik 7. ��ë ß b í b¤m©îè¡á¤ aÛƒ›� evvelkilerin de israfını beyandır. Netîce 8. ��Ï b ç¤Ü Ø¤ä b¬ a ‘ †£  ß¡ä¤è¢á¤ 2 À¤’¦b›� gönderdik de öyle eğlenerek küfrettikleri için binnetice yumruğu onlardan, yan'i o müsrif kavmden daha şiddetli olanları helâk ettik - burada « �ß¡ä¤è¢á¤� » zamîri, evvelîne değil muhatab olan kavma raci'dir. Onun için zâhirin muktezası « �ß¡ä¤Ø¢á¤� » denilmek idi. Lâkin bunda Peygambere de bir iyham ihtimaline mebni hıtabtan gıyaba geçilerek kelam, iltifat suretinde yalnız Peygambere tevcih olunmuştur ve bu suretle ona bir tekrimi mahsus ile tesliye yapılmıştır. Nasıl helâk edildi denilirse ��ë ß š¨ó ß r 3¢ aÛ¤b ë£ Û©îå ›� ve evvelkilerin meseli geçti - nasıl helâk edildiklerine dair mesel haline gelmiş, acîb kıssaları Kur'anda geçti. Yukarılarda zikrolundu ya Muhammed! 9. ��ë Û ÷¡å¤  b Û¤n è¢á¤› aÛƒPPP Û î Ô¢ìۢ壠  Ü Ô è¢å£  aۤȠŒ©íŒ¢ aۤȠܩîá¢=›� - Ya'ni Allahın yarattığını ı'tiraf ederler, bu ise onun ızzetini, ılmini ve daha zikrolunan vasıflarını istilzam eyler. 10. ��a Û£ ˆ©ô u È 3  ۠آá¢PPPaÛƒ›� - bu tavsıfler Allah teala tarafından tavzıhtır. Böyle olduğuna karîne olmak üzere gıyabdan tekellüme iltifat ile şöyle buyuruluyor: 11. ��Ï b ã¤’ Š¤ã b 2¡é© 2 Ü¤† ñ¦ ß î¤n¦7b›�

Sh:»4267[]

onunla ölü bir beldeye nüşur, ya'ni yeniden hayat verdik ��× ˆ¨Û¡Ù  m¢‚¤Š u¢ìæ ›� ve işte siz de böyle çıkarılacaksınız - bir ruh olan bu Kur'an ile siz de yep yeni bir hayata çıkarılacaksınız, yâhud kabirlerden çıkarılacaksınız. Bunu yapan ızzet ve kudret bunu da yapar. 12. ��ë aÛ£ ˆ©ô  Ü Õ  aÛ¤b ‹¤ë ax  עܣ è b›� - Burada ezvac, eşyanın enva' ve esnafı veya alel'umum mütekabilât ile tefsir edilmiş. Razînin naklettiği vechile ba'zı muhakkıkîn demiştir ki Allahın masivası hep çifttir, yalnız Hak tealâ zıdd-ü misilden münezzeh ferddir. Şu da vâridi hatır olur ki her şey sureti zihniyye ve hariciyyesi i'tibariyle çifttir. Yalnız Hak tealâ, sureti zihniyye ile tahdid olunamaz. Onun kendisine ılmi de husuli suret ile değil, huzurîdir. O her şey değil, leyse kemislihi şey olarak vahiddir. 13. ��ë m Ô¢ìÛ¢ìa ¢j¤z bæ  aÛ£ ˆ©ô  ‚£ Š  Û ä b 稈 a ë ß b ע䣠b Û é¢ ß¢Ô¤Š¡ã©îå =›� - Rivayet olunur ki Resuli ekrem sallallahü aleyhi vesellem ayağını özengiye koyduğu zaman « �2¡Ž¤á¡ aÛÜ£¨é¡� » der, hayvanın üzerine doğrulduğunda « ���a Û¤z à¤†¢ Û¡Ü£¨é¡ Ǡܨó ×¢3£¡ y b4§P ¢j¤z bæ  aÛ£ ˆ©ô  ‚£ Š  Û ä b 稈 a ë ß b ע䣠b Û é¢ ß¢Ô¤Š¡ã©îå = ë a¡ã£ b¬ a¡Û¨ó ‰ 2£¡ä b Û à¢ä¤Ô Ü¡j¢ìæ �� » der ve üç tekbîr alır, üç de tehlil. Yine rivayet olunmuştur ki Resulullah sallallahü aleyhi vesellem sefere çıkacağı vakıt rahilesine bindiğinde üç tekbîr alır, sonra « ��¢j¤z bæ  aÛ£ ˆ©ô  ‚£ Š  Û ä b 稈 a� » der sonra da şöyle duâ ederdi: « �a ÛÜ£¨è¢á£  a¡ã£¡ó a ¤÷ Ü¢Ù  Ï¡ó  1 Š¡ô 稈 a aÛ¤j¡Š£  ë aÛn£ Ô¤ì ô ë ß¡å  aۤȠà 3¡ ß b m Š¤™¨óP a ÛÜ£¨è¢á£  ç ì£¡æ¤ Ç Ü î¤ä b aێ£ 1 Š  ë aŸ¤ì¡Ç ä£ b 2¢È¤†  a¤Ûb ‰¤ž¡P a ÛÜ£¨è¢á£  a ã¤o  aÛ–£ by¡k¢ Ï¡ó aێ£ 1 Š¡ ë aÛ¤‚ Ü¡î1 ò¢ Ç Ü ó a¤Ûb ç¤3¡ a ÛÜ£¨è¢á£  a•¤z j¤ä b Ï¡ó  1 Š¡ã b ë a¤Ü¢1¤ä b Ï¡ó a ç¤Ü¡ä b� » sonra da ehline avdet ettiği zaman « ��a¨í¡j¢ìæ  m bö¡j¢ìæ  Û¡Š 2£¡ä b y bß¡†¢ëæ � » derdi. 14. ��ë a¡ã£ b¬ a¡Û¨ó ‰ 2£¡ä b Û à¢ä¤Ô Ü¡j¢ìæ ›� Ve her halde biz rabbımıza döneceğiz - bütün inkılâbatımız, dönüp dolaşmamız ona doğrudur, nihayet ona varacağız. Bu âyet de « ��a¡ã£ b Û¡Ü£¨é¡ ë a¡ã£b ¬ a¡Û î¤é¡ ‰ au¡È¢ìæ 6� » mazmunu üzere islâmın en büyük gayesini, en büyük ruhunu, en büyük tesellisini ifade eder. Bu burada şu nükteyi iş'ar ediyor ki bir binide binen bir kimse yolculuğun

Sh:»4268[]

bir inkılab olduğunu düşünmeli, ondan da asıl büyük yolculuğu Allaha olan seyr-ü inkılâbı düşünmeli de o mülâhazaya göre hareket etmeli. Bunun netîcesi ise rükûbunun mahza bir emri meşru' için olmasıdır. 15. ��ë u È Ü¢ìa Û é¢ ß¡å¤ Ç¡j b…¡ê© u¢Œ¤õ¦6a›� Öyle iken tuttular da ona kullarından bir cüz tasladılar - bu âyet yukarıdaki « ��ë Û ÷¡å¤  b Û¤n è¢á¤PPP Û î Ô¢ìۢ壠���� » âyetine bakıyor. Allah bütün Semavât ve Arzın halikı olduğunu ıkrar ve i'tiraf ederlerken tenakuza bak ki bir de tutarlar Allaha kullarından bir cüz yaparlar. Burada bir kaç ma'nâ vardır. Evvelâ hulûlü ibtaldir. Çünkü Hulûliyye Allahı kullarından bir cüz yapmış olur. İkincisi veled isnad edenleri zemdir. Çünkü çocuk babasının cüz'ünden hasıl olduğu için onun cüz'üdür. Üçüncüsü müşrikler her ma'buda bir hıssa vermekle Allaha kullarının küllünü değil, yalnız bir cüz'ünü tanımış, yalnız bir hıssa vermiş oluyorlar. Diğer hıssalar diğer taptıklarının sayılmış olur ��a¡æ£  aÛ¤b¡ã¤Ž bæ  Û Ø 1¢ì‰¥ ߢj©îå¥6� çünkü insan çok nankördür, ap açık - zira küfür ve şirk nankörlüğün en açığıdır. Allahın hepsini halık olduğu ma'lûm iken sonra dönüp halikı mahlûktan veya mahlûki halıktan cüz yapmak yâhud halikın mahlûkunu temamen kendinin saymayıp şirk koşmak ap açık küfür ve küfrandır. ��VQ› a â¡ am£ ‚ ˆ  ߡ࣠b í ‚¤Ü¢Õ¢ 2 ä bp§ ë a •¤1¨îآᤠ2¡bÛ¤j ä©îå ; WQ› ë a¡‡ a 2¢’£¡Š  a y †¢ç¢á¤ 2¡à b ™ Š l  Û¡ÜŠ£ y¤à¨å¡ ß r Ü¦b à3£  ë u¤è¢é¢ ߢŽ¤ì …£¦a ë ç¢ì  × Ä©îᥠXQ› a ë ß å¤ í¢ä ’£ ìª¢¯a Ï¡ó aÛ¤z¡Ü¤î ò¡ ë ç¢ì  Ï¡ó aÛ¤‚¡– b⡠ˠ¢ ߢj©î姝›��

Sh:»4269[]

��YQ› ë u È Ü¢ìa aÛ¤à Ü¨¬÷¡Ø ò  aÛ£ ˆ©íå  ç¢á¤ Ç¡j b…¢ aÛŠ£ y¤à¨å¡ a¡ã bq¦6b a ‘ è¡†¢ëa  Ü¤Ô è¢á¤6  n¢Ø¤n k¢ ‘ è b… m¢è¢á¤ ë í¢Ž¤÷ Ü¢ìæ  PR› ë Ó bÛ¢ìa Û ì¤ ‘ b¬õ  aÛŠ£ y¤à¨å¢ ß b Ç j †¤ã bç¢á¤6 ß bÛ è¢á¤ 2¡ˆ¨Û¡Ù  ß¡å¤ Ç¡Ü¤á§> a¡æ¤ ç¢á¤ a¡Û£ b í ‚¤Š¢•¢ìæ 6 QR› a â¤ a¨m î¤ä bç¢á¤ סn b2¦b ß¡å¤ Ó j¤Ü¡é© Ï è¢á¤ 2¡é© ߢŽ¤n à¤Ž¡Ø¢ìæ  RR› 2 3¤ Ó bÛ¢ì¬a a¡ã£ b ë u †¤ã b¬ a¨2 b¬õ ã b Ǡܨ¬ó a¢ß£ ò§ ë a¡ã£ b Ǡܨ¬ó a¨q b‰¡ç¡á¤ ߢè¤n †¢ëæ  SR› ë × ˆ¨Û¡Ù  ß b¬ a ‰¤ Ü¤ä b ß¡å¤ Ó j¤Ü¡Ù  Ï©ó Ó Š¤í ò§ ß¡å¤ ã ˆ©íŠ§ a¡Û£ b Ó b4  ߢn¤Š Ï¢ìç b¬= a¡ã£ b ë u †¤ã b¬ a¨2 b¬õ ã b Ǡܨ¬ó a¢ß£ ò§ ë a¡ã£ b Ǡܨ¬ó a¨q b‰¡ç¡á¤ ߢԤn †¢ëæ  TR› Ó b4  a ë Û ì¤ u¡÷¤n¢Ø¢á¤ 2¡b ç¤†¨ô ߡ࣠b ë u †¤m¢á¤ Ç Ü î¤é¡ a¨2 b¬õ  ×¢á¤6 Ó bÛ¢ì¬a a¡ã£ b 2¡à b¬ a¢‰¤¡Ü¤n¢á¤ 2¡é© × bÏ¡Š¢ëæ  UR› Ï bã¤n Ô à¤ä b ß¡ä¤è¢á¤ Ï bã¤Ä¢Š¤ × î¤Ñ  × bæ  Ç bÓ¡j ò¢ aÛ¤à¢Ø ˆ£¡2©îå ;›��

Meali Şerifi

Yoksa o, yaratıp durduğu mahlûklarından kendine kızlar edindi de oğullarla imtiyazı size mi verdi? 15 Halbuki içlerinden biri o Rahmana fırlattığı mesel ile kendisi tebşir kılındığı vakıt yüzü simsiyah oluyor da kederinden yutkunup yutkunup dolukuyor 16 Ya o zînet içinde yetiştirilecek de muhasamaya

Sh:»4270[]

gelince beceremiyecek olanı öyle mi? 17 Rahmanın kulları olan Melâikeyi de dişi yaptılar, yaradılışlarına şâhid mi idiler? Şehadetleri yazılacak ve sorguya çekilecekler 18 Bir de dediler ki Rahman dilese idi biz onlara tapmazdık, bu babda onların bir ılimleri yoktur sâde atıyorlar 19 Yoksa biz onlara bundan evvel bir kitab vermişiz de ona mı tutunuyorlar? 20 Hayır, şöyle dediler: bizler, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, biz de onların izlerince giderek murada ireriz 21 Yine böyle senden evvel hangi memlekette bir nezîr gönderdikse onun refahlı takımı demişti ki: bizler atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk biz de onların izlerine uyarız 22 Ya, dedi: size atalarınızı üzerinde bulunduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi? Ha! dediler: biz o sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz 23 Onun üzerine biz de onlardan intikamını aldık da bak o tekzib edenlerin akıbeti nasıl oldu? 24

22.��a¢ß£ ò§›� Arkasına düşülecek bir cemaat veya tarikat, millet.

��VR› ë a¡‡¤ Ó b4  a¡2¤Š¨ç©îᢠۡb 2©îé¡ ë Ó ì¤ß¡é¬© a¡ã£ ä©ó 2 Š a¬õ¥ ߡ࣠bm È¤j¢†¢ëæ = WR› a¡Û£ b aÛ£ ˆ©ô Ï À Š ã©ó Ï b¡ã£ é¢  ,î è¤†©íå¡ XR› ë u È Ü è b × Ü¡à ò¦ 2 bÓ¡î ò¦ Ï©ó Ç Ô¡j¡é© ۠Ƞܣ è¢á¤ í Š¤u¡È¢ìæ  YR› 2 3¤ ß n£ È¤o¢ 稬쯪¢Û b¬õ¡ ë a¨2 b¬õ ç¢á¤ y n£¨ó u b¬õ ç¢á¢ aÛ¤z Õ£¢ ë ‰ ¢ì4¥ ߢj©îå¥ PS› ë Û à£ b u b¬õ ç¢á¢ aÛ¤z Õ£¢ Ó bÛ¢ìa 稈 a ¡z¤Š¥ ë a¡ã£ b 2¡é© × bÏ¡Š¢ë栝›��

Sh:»4271[]

��QS› ë Ó bÛ¢ìa Û ì¤Û b 㢌£¡4  稈 a aÛ¤Ô¢Š¤a¨æ¢ Ç Ü¨ó ‰ u¢3§ ß¡å  aÛ¤Ô Š¤í n î¤å¡ Ç Ä©î᧠RS› a ç¢á¤ í Ô¤Ž¡à¢ìæ  ‰ y¤à o  ‰ 2£¡Ù 6 ã z¤å¢ Ó Ž à¤ä b 2 î¤ä è¢á¤ ß È©î’ n è¢á¤ Ï¡ó aÛ¤z î¨ìñ¡ aÛ†£¢ã¤î b ë ‰ Ï È¤ä b 2 È¤š è¢á¤ Ï ì¤Ö  2 È¤œ§ … ‰ u bp§ Û¡î n£ ‚¡ˆ  2 È¤š¢è¢á¤ 2 È¤š¦b ¢‚¤Š¡í£¦b6 ë ‰ y¤à o¢ ‰ 2£¡Ù   î¤Š¥ ߡ࣠b í v¤à È¢ìæ  SS› ë Û ì¤Û b¬ a æ¤ í Ø¢ìæ  aÛ䣠b¢ a¢ß£ ò¦ ë ay¡† ñ¦ Û v È Ü¤ä b Û¡à å¤ í Ø¤1¢Š¢ 2¡bÛŠ£ y¤à¨å¡ Û¡j¢î¢ìm¡è¡á¤ ¢Ô¢1¦b ß¡å¤ Ï¡š£ ò§ ë ß È b‰¡x  Ç Ü î¤è b í Ä¤è Š¢ëæ = TS› ë Û¡j¢î¢ìm¡è¡á¤ a 2¤ì a2¦b 렍¢Š¢‰¦a Ç Ü î¤è b í n£ Ø¡ìª¢@æ = US› ë ‹¢¤Š¢Ï¦6b ë a¡æ¤ ×¢3£¢ ‡¨Û¡Ù  ۠࣠b ß n bÊ¢ aÛ¤z î¨ìñ¡ aÛ†£¢ã¤î 6b ë aÛ¤b¨¡Š ñ¢ ǡ䤆  ‰ 2£¡Ù  ۡܤà¢n£ Ô©îå ;›��

Meali Şerifi

Bir vakıt da İbrahim babasına ve kavmına dedi: haberiniz olsun ben o sizin taptıklarınızdan biriyim 25 O beni yaratandan başka, zira odur ki beni irdirecektir 26 Ve onu ardında (zürriyyetinde) kalan bir kelime yaptı gerek ki rücu' edeler 27 Fakat şunları ve atalarını ta kendilerine hakk ve bir Resuli mübîn gelinciye kadar müstefid edip yaşattım 28 Yaşattım da

Sh:»4272[]

kendilerine hakk gelince "bu bir sihirdir, biz buna inanmayız" dediler 29 Ve "ne olurdu şu Kur'an iki memleketten bir büyük adama indirilse idi" dediler 30 Rabbının rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların o Dünya hayattaki maışetlerini aralarında biz taksim ettik ve bir kısmını diğerinin derecelerle üstüne çıkardık ki ba'zısı ba'zısını tutsun, çalıştırsın rabbının rahmeti ise onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır 31 Ve eğer insanlar hep (küfre sapacak) bir ümmet olacak olması idi biz o Rahmana küfreden kimselerin her halde evlerine gümüşten tavanlar ve üzerlerinde çıkacakları asansörler 32 Ve odalarına kapılar ve üzerlerine kurulacakları koltuklar kanepeler 33 Ve altın ziynetler yapardık ve doğrusu bütün bunlar Dünya hayatın geçici metaı, rabbının ındinde 34 Âhıret ise korunan müttefekîler içindir 35

28.��ë u È Ü è b × Ü¡à ò¦ 2 bÓ¡î ò¦ Ï©ó Ç Ô¡j¡é©›� Ve bu tevhid kelimesini İbrahim akabınde, ya'ni zürriyyetinde bir kelimei bâkıye kıldı - « ��ë ë •£¨ó 2¡è b¬ a¡2¤Š¨ç©îᢠ2 ä©îé¡ ë í È¤Ô¢ìl¢6� » sûrei «Bakare» ye bak. Yâhud Allah onu onun zürriyyetinde ibka buyurdu. Onun için onun zürriyyetinde Allahı tevhid eden hiç eksik olmadı. ��Û È Ü£ è¢á¤ í Š¤u¡È¢ìæ ›� ki rücu' edeler - dalâle şirke düşenler muvahhidlerin ıhtarı ile o kelimeye dönsünler

29.�2 3¤›� fakat rücu' etmediler ��ç¨¬ì¯ª¢Û b¬õ¡›� şunlar, Resulullaha muasır olanlar, ezcümle Kureyş

31.��ë Ó bÛ¢ìa Û ì¤Û b 㢌£¡4  稈 a aÛ¤Ô¢Š¤a¨æ¢ Ç Ü¨ó ‰ u¢3§ ß¡å  aÛ¤Ô Š¤í n î¤å¡ Ç Ä©î᧛� nolurdu bu Kur'an karyeteynden büyük bir adama indirilse idi? dediler -

KARYETEYN, Mekke ile Taif, demek ki Kur'anın güzelliğini hissediyorlar da onu Peygambere yakıştıramıyorlar, zavallılar büyüklüğü Dünya malı, Dünya cahı ile

Sh:»4273[]

sanıyorlar Mekkede Velîd ibni Mugîre, Taifte Urvetibni Mes'udissekafî gibi Dünyaca zengin gördükleri kimseleri Peygamberden büyük addediyorlar da Kur'anı da onlara lâyık görüyorlar, Allah tealâ da redd-ü tevbıh ile buyuruluyor ki

32.��a ç¢á¤ í Ô¤Ž¡à¢ìæ  ‰ y¤à o  ‰ 2£¡Ù 6 aÛƒPPP›�

33.��ë Û ì¤Û b¬ a æ¤ í Ø¢ìæ  aÛ䣠b¢ a¢ß£ ò¦ ë ay¡† ñ¦›� bütün insanlar bir ümmet oluverecek olmasa idi - ya'ni insanları hep kâfir edecek derecede küfre teşvık eylemek lâzım gelmese idi ��Û v È Ü¤ä b Û¡à å¤ í Ø¤1¢Š¢ 2¡bÛŠ£ y¤à¨å¡›� Rahmana küfreden kimseler için her halde yapardık ��Û¡j¢î¢ìm¡è¡á¤ ¢Ô¢1¦b ß¡å¤ Ï¡š£ ò§›� evlerine gümüşten tavanlar ��ë ß È b‰¡x  Ç Ü î¤è b í Ä¤è Š¢ëæ =›� ve üzerlerine çıkacakları mi'raclar: asansörler 34. ��ë Û¡j¢î¢ìm¡è¡á¤ a 2¤ì a2¦b›� ve odalarına kapılar - hep gümüşten yâhud altından ��ë ¢Š¢‰¦a›� ve serirler - kanape, koltuk, sandalye ��Ç Ü î¤è b í n£ Ø¡ìª¢@æ =›� ki üzerlerine kurulurlar

35.��ë ‹¢¤Š¢Ï¦6b›� hem de zuhruf - ya'ni altın yaldızlı, nakışlar, ziynetler yapardık ��ë a¡æ¤ ×¢3£¢ ‡¨Û¡Ù ›� bunlar ise hakıkatte hiç bir şey değil ��Û à£ b ß n bÊ¢ aÛ¤z î¨ìñ¡ aÛ†£¢ã¤î 6b›� ancak Dünya hayatın aldatıcı metaıdır ��ë aÛ¤b¨¡Š ñ¢ ǡ䤆  ‰ 2£¡Ù ›� halbuki rabbının ındinde Âhıret - hayat ve saadeti ��Û¡Ü¤à¢n£ Ô©îå ;›� müttekîlere mahsustur bir gün gelip Allaha gidileceğini sayarak küfr-ü ma'sıyetten korunup fezail ile mütehalli olanlarındır. Büyük, işte korunub da o Âhıreti kazanandır.

Sh:»4274[]

��VS› ë ß å¤ í È¤“¢ Ç å¤ ‡¡×¤Š¡ aÛŠ£ y¤à¨å¡ ã¢Ô î£¡œ¤ Û é¢ ‘ ,î¤À bã¦b Ï è¢ì  Û é¢ Ó Š©íå¥ WS› ë a¡ã£ è¢á¤ Û î –¢†£¢ëã è¢á¤ Ç å¡ aێ£ j©î3¡ ë í z¤Ž j¢ìæ  a ã£ è¢á¤ ߢè¤n †¢ëæ  XS› y n£¨ó¬ a¡‡ a u b¬õ ã b Ó b4  í bÛ î¤o  2 î¤ä©ó ë 2 î¤ä Ù  2¢È¤†  aۤࠒ¤Š¡Ó î¤å¡ Ï j¡÷¤  aÛ¤Ô Š©íå¢ YS› ë Û å¤ í ä¤1 È Ø¢á¢ aÛ¤î ì¤â  a¡‡¤ àܠà¤n¢á¤ a ã£ Ø¢á¤ Ï¡ó aۤȠˆ al¡ ߢ’¤n Š¡×¢ìæ  PT› a Ï b ã¤o  m¢Ž¤à¡É¢ aÛ–£¢á£  a ë¤ m è¤†¡ô aۤȢà¤ó  ë ß å¤ × bæ  Ï©ó ™ Ü b4§ ߢj©îå§ QT› Ï b¡ß£ b ã ˆ¤ç j å£  2¡Ù  Ï b¡ã£ b ß¡ä¤è¢á¤ ߢä¤n Ô¡à¢ìæ = RT› a ë¤ 㢊¡í ä£ Ù  aÛ£ ˆ©ô ë Ç †¤ã bç¢á¤ Ï b¡ã£ b Ç Ü î¤è¡á¤ ߢԤn †¡‰¢ëæ  ST› Ï b¤n à¤Ž¡Ù¤ 2¡bÛ£ ˆ©¬ô a¢@ëy¡ó  a¡Û î¤Ù 7 a¡ã£ Ù  Ç Ü¨ó •¡Š a§ ߢŽ¤n Ô©î᧠TT› ë a¡ã£ é¢ Û ˆ¡×¤Š¥ Û Ù  ë Û¡Ô ì¤ß¡Ù 7 렍 ì¤Ò  m¢Ž¤÷ Ü¢ìæ  UT› 렍¤÷ 3¤ ß å¤ a ‰¤ Ü¤ä b ß¡å¤ Ó j¤Ü¡Ù  ß¡å¤ ‰¢¢Ü¡ä >b a u È Ü¤ä b ß¡å¤ …¢ëæ¡ aÛŠ£ y¤à¨å¡ a¨Û¡è ò¦ í¢È¤j †¢ëæ ;›��

Meali Şerifi

Ve her kim Rahmanın zikrinden teâmî ederse biz ona bir Şeytan sardırırız artık o ona arkadaştır 36 Ve her halde onlar onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar 37 Nihayet bize geldiği vakıt ah, der: keşke benimle senin aranda iki maşrık bu'du olsa idi! sen ne kötü arkadaşmışın

Sh:»4275[]

38 Böyle demek bugün size hiç de faide vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azâbda müştereksinizdir 39 O halde sen mi işittireceksin o sağırlara? Yâhud hidâyet edeceksin, o körlere ve açık bir dalâl içinde bulunanlara 40 Şu halde şayed biz seni alır götürür isek elbette onlardan intikam alacağız 41 Yâhud onlara yaptığımız vaîdi sana gösterirsek şübhe yok ki biz ona da muktediriz 42 Sen hemen o sana vahyolunana tutun muhakkak ki sen doğru bir yol üzerindesin 43 Ve muhakkak ki o, hem senin için, hem kavmın için bir şereftir ve ileride ondan mes'ul olacaksınız 44 Senden evvel gönderdiklerimize sor Resullerimizden! biz Rahmandan başka ıbadet olunacak ilâhlar yapmış mıyız? 45

36.��ë ß å¤ í È¤“¢›� - AŞÂ, gözde bir nevi za'f ve tavuk karanlığı ta'bir olunan görmemezlik, bir nevi körlük. Fakat burada murad öyle körlük edip de görmemezlikten gelmektir. ��‡¡×¤Š¡ aÛŠ£ y¤à¨å¡›� Rahmanın zikri - Kur'an, ya'ni her kim Kur'andan göz yumup görmemezlik eder, onun irşadını dinlemezse ki Kureyş böyle yapmışlardı « ��Û ì¤Û b 㢌£¡4  稈 a aÛ¤Ô¢Š¤a¨æ¢� » ilh..demişlerdi.

45.��ë ¤÷ 3¤ ß å¤ a ‰¤ Ü¤ä b ß¡å¤ Ó j¤Ü¡Ù  ß¡å¤ ‰¢¢Ü¡ä >b aÛƒ›� - bundan murad Enbiyanın icmaı ile tevhide istişhaddır ki bununla hem o icma' ıhbar edilmiş, hem te'yidi zımnında teharri emr olunmuştur. Ya'ni haberin olsun ki Peygamberlerin hepsi Allahdan başka ma'bud olmadığında müttefıktir. Hiç birisi müşrikliği, putperestliği kabul etmemiştir, istersen ümmetlerinin mü'min ulemasından, eserlerinden ve ruhlarından sor, yâhud ictihad ile tedkık edip istidlâl eyle. İbni Abbastan Atâ şöyle rivayet etmiştir ki Resulullah Mescidi Aksâya isra olunduğu vakıt Allah tealâ bütün mürselîni ba's buyurdu, Cebrail ezan okudu, kamet getirdi, ya Muhammed! geç öne bunlara namaz kıldır dedi,

Sh:»4276[]

Resulullah namazdan fariğ olduktan sonra Cebrail ya Muhammed! dedi « ��렍¤÷ 3¤ ß å¤ a ‰¤ Ü¤ä b ß¡å¤ Ó j¤Ü¡Ù  ß¡å¤ ‰¢¢Ü¡ä >b aÛbíò� » Aleyhisselâtü vesselâm da sormam, çünkü şekketmiyorum buyurdu. ��VT› ë Û Ô †¤ a ‰¤ Ü¤ä b ߢ써ó 2¡b¨í bm¡ä b¬ a¡Û¨ó Ï¡Š¤Ç ì¤æ  ë ß Ü b¯ö¡é© Ï Ô b4  a¡ã£©ó ‰ ¢ì4¢ ‰ l£¡ aۤȠbÛ à©îå  WT› Ϡܠ࣠b u b¬õ ç¢á¤ 2¡b¨í bm¡ä b¬ a¡‡ aç¢á¤ ß¡ä¤è b í š¤z Ø¢ìæ  XT› ë ß b 㢊©íè¡á¤ ß¡å¤ a¨í ò§ a¡Û£ b ç¡ó  a ×¤j Š¢ ß¡å¤ a¢¤n¡è 9b ë a  ˆ¤ã bç¢á¤ 2¡bۤȠˆ al¡ ۠Ƞܣ è¢á¤ í Š¤u¡È¢ìæ  YT› ë Ó bÛ¢ìa í b¬ a í£¢é  aێ£ by¡Š¢ a…¤Ê¢ Û ä b ‰ 2£ Ù  2¡à b Ǡ衆  ǡ䤆 Ú  a¡ã£ ä b Û à¢è¤n †¢ëæ  PU› Ϡܠ࣠b × ’ 1¤ä b Ç ä¤è¢á¢ aۤȠˆ al  a¡‡ a ç¢á¤ í ä¤Ø¢r¢ìæ  QU› ë ã b…¨ô Ï¡Š¤Ç ì¤æ¢ Ï©ó Ó ì¤ß¡é© Ó b4  í b Ó ì¤â¡ a Û î¤  Û©ó ߢܤ٢ ß¡–¤Š  ë ç¨ˆ¡ê¡ aÛ¤b ã¤è b‰¢ m v¤Š©ô ß¡å¤ m z¤n©ó7 a Ï Ü b m¢j¤–¡Š¢ëæ 6 RU› a â¤ a ã ¯b  î¤Š¥ ß¡å¤ ç¨ˆ a aÛ£ ˆ©ô ç¢ì  ß è©îå¥ ë Û b í Ø b…¢ í¢j©îå¢ SU› Ï Ü ì¤Û b¬ a¢Û¤Ô¡ó  Ç Ü î¤é¡ a ¤ì¡‰ ñ¥ ß¡å¤ ‡ ç k§ a ë¤ u b¬õ  ß È é¢ aÛ¤à Ü¨¬÷¡Ø ò¢ ߢԤn Š¡ã©î堝›��

Sh:»4277[]

��TU› Ï b¤n ‚ Ñ£  Ó ì¤ß é¢ Ï b Ÿ bÇ¢ìê¢6 a¡ã£ è¢á¤ × bã¢ìa Ó ì¤ß¦b Ï b¡Ô©îå  UU› Ϡܠ࣠b¬ a¨ 1¢ìã b aã¤n Ô à¤ä b ß¡ä¤è¢á¤ Ï b Ë¤Š Ó¤ä bç¢á¤ a u¤à È©îå = VU› Ï v È Ü¤ä bç¢á¤  Ü 1¦b ë ß r Ü¦b ۡܤb¨¡Š©íå ;›��

Meali Şerifi

Celâlim hakkı için Musâyı âyetlerimizle Fir'avne ve cem'ıyyetine gönderdik, vardı haberiniz olsun, dedi: ben bütün âlemlerin rabbının Resulüyüm 46 Vaktâ ki onlara böyle âyetlerimizle vardı, birdenbire onlar bunlara gülüverdiler 47 Her ne âyet de gösteriyorsak onlara mutlak birbirinden büyüktü, tuttuk onları azâba da çektik ki rücu' edeler 48 Bu halde diyorlardı ki: gel ey sâhir! bizim için rabbına bir duâ et, sende olan ahdi hurmetine, çünkü biz artık yola geleceğiz 49 Bunun üzerine kendilerinden azâbı açtığımız vakıt da derhal cayıverdiler 50 Ve Fir'avn kavmının içinde şöyle bağırdı: ey kavmım! Mısır mülkü benim ve hep şu nehirler benim altımdan akıyor değil mi? Artık gözünüzü açsanız a 51 Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki o hem hakîr hem de meramını anlatamıyor 52 Eğer o dediği gibi ise üzerine altın bilezikler atılsa ya! Yâhud yanında Melâikeler dizilse gelse ya! 53 Bu suretle kavmını istihfaf etti onlar da ona itaat eylediler, çünkü dînden çıkmış fâsık bir kavm idiler 54 Böyle vaktâ ki bizi gadaba da'vet ettiler biz de kendilerinden intikam aldık hepsini birden gark ediverdik 55 Gark ediverdik de onları sonrakiler için hem bir selef hem bir mesel kıldık 56

46.��ë Û Ô †¤ a ‰¤ Ü¤ä b ߢ써ó›� - bu kıssanın sevkınde iki vechi münasebet vardır. Kureyş, Peygamberin Dünya serveti

Sh:»4278[]

olmadığından dolayı büyüklüğünü takdir etmedikleri gibi Firavn de Hazreti Musâya karşı « ��a Û î¤  Û©ó ߢܤ٢ ß¡–¤Š � » diye öyle gururlanmıştı, bu suretle bu kıssa Peygamberi tesliye ve takviye ile hasımlarını inzar sadedindedir. Bir de « ��렍¤÷ 3¤ ß å¤ a ‰¤ Ü¤ä b� » suâli üzerine bir cevabı dahi tezammun eder. Binaenaleyh asıl maksad kıssanın tekrarı değil, bu cevabların takriridir. Bununla beraber nefsi kıssada da diğer yerlerde bulunmıyan nükteler dahi eksik değildir.

��WU› ë Û à£ b ™¢Š¡l  a2¤å¢ ß Š¤í á  ß r Ü¦b a¡‡ a Ó ì¤ß¢Ù  ß¡ä¤é¢ í –¡†£¢ëæ  XU› ë Ó bÛ¢ì¬a õ a¨Û¡è n¢ä b  î¤Š¥ a â¤ ç¢ì 6 ß b ™ Š 2¢ìê¢ Û Ù  a¡Û£ b u † Û¦b6 2 3¤ ç¢á¤ Ó ì¤â¥  –¡à¢ìæ  YU› a¡æ¤ ç¢ì  a¡Û£ b Ç j¤†¥ a ã¤È à¤ä b Ç Ü î¤é¡ ë u È Ü¤ä bê¢ ß r Ü¦b Û¡j ä©¬ó a¡¤Š a¬ö©î3 6 PV› ë Û ì¤ ã ’ b¬õ¢ Û v È Ü¤ä b ß¡ä¤Ø¢á¤ ߠܨ¬÷¡Ø ò¦ Ï¡ó aÛ¤b ‰¤ž¡ í ‚¤Ü¢1¢ìæ  QV› ë a¡ã£ é¢ ۠ȡܤᥠۡ܎£ bÇ ò¡ Ï Ü b m à¤n Š¢æ£  2¡è b ë am£ j¡È¢ìæ¡6 稈 a •¡Š aÂ¥ ߢŽ¤n Ô©îᥠRV› ë Û b í –¢†£ ã£ Ø¢á¢ aÛ’£ ,î¤À bæ¢7 a¡ã£ é¢ ۠آᤠǠ†¢ë£¥ ߢj©îå¥ SV› ë Û à£ b u b¬õ  ǩó 2¡bÛ¤j î£¡ä bp¡ Ó b4  Ó †¤ u¡÷¤n¢Ø¢á¤ 2¡bÛ¤z¡Ø¤à ò¡ ë Û¡b¢2 î£¡å  ۠آᤠ2 È¤œ  aÛ£ ˆ©ô m ‚¤n Ü¡1¢ìæ  Ï©îé¡7 Ï bm£ Ô¢ìa aÛÜ£¨é  ë a Ÿ©îÈ¢ì桝›��

Sh:»4279[]

��TV› a¡æ£  aÛÜ£¨é  ç¢ì  ‰ 2£©ó ë ‰ 2£¢Ø¢á¤ Ï bǤj¢†¢ëê¢6 稈 a •¡Š aÂ¥ ߢŽ¤n Ô©îᥠUV› Ï b¤n Ü Ñ  aÛ¤b y¤Œ al¢ ß¡å¤ 2 î¤ä¡è¡á¤7 Ï ì í¤3¥ Û¡Ü£ ˆ©íå  Ã Ü à¢ìa ß¡å¤ Ç ˆ al¡ í ì¤â§ a Û©î᧠VV› ç 3¤ í ä¤Ä¢Š¢ëæ  a¡Û£ baێ£ bÇ ò  a æ¤ m b¤m¡î è¢á¤ 2 Ì¤n ò¦ ë ç¢á¤ Û bí ’¤È¢Š¢ëæ  WV› a Û¤b ¡Ü£ b¬õ¢ í ì¤ß ÷¡ˆ§ 2 È¤š¢è¢á¤ Û¡j È¤œ§ Ç †¢ë£¥ a¡Û£ b aÛ¤à¢n£ Ô©îå 6 ;›��

Meali Şerifi

Ve vaktâ ki Meryemin oğlu bir mesel olarak ortaya atıldı derhal kavmin ondan çığrıştılar 57 Ya! dediler: bizim ilâhlarımız mı hayırlı? Yoksa o mu? Bunu sana sırf bir cidal olarak fırlattılar, doğrusu onlar çok husumetli bir kavimdirler 58 Hayır o ilâh değil, halîs bir kuldur, biz ona in'am ettik ve kendisini Benî İsraîl için bir mesel yaptık 59 Ve dilersek sizlerden de Melâike yaparız Arzda halef olurlar 60 Ve hakkıkat o, saat için bir ılimdir, onun için sakın o saatin geleceğinde şekk etmeyin de bana tabi' olun, işte bu yegâne doğru yoldur 61 Ve sakın sizi Şeytan çelmesin, çünkü o size belli bir düşmandır 63 Isâ da o beyyinelerle geldiği vakıt şöyle dedi: ben size hikmet ile ve ihtilâf edip durduğunuz şeylerin ba'zısını size beyan edeyim diye geldim, onun için Allahdan korkun ve bana ıtaat edin, işte bu yegâne doğru yoldur 64 Sonra o hizibler kendi aralarında ıhtilâf ettiler, onun için elîm bir günün azâbından vay o zulmedenlere 65 Hep o saate, hiç farkında değillerken ansızın onun başlarına gelivermesine

Sh:»4280[]

bakıyorlar 66 Dostlar o gün birbirlerine düşmandırlar, müstesnâ ancak müttekîler 67

57.��ë Û à£ b ™¢Š¡l  a2¤å¢ ß Š¤í á  ß r Ü¦b›� İbni Meryem bir mesel olarak ortaya atılınca - ya'ni « ��렍¤÷ 3¤ ß å¤ a ‰¤ Ü¤ä b ß¡å¤ Ó j¤Ü¡Ù  ß¡å¤ ‰¢¢Ü¡ä >b a u È Ü¤ä b ß¡å¤ …¢ëæ¡ aÛŠ£ y¤à¨å¡ a¨Û¡è ò¦ í¢È¤j †¢ëæ ;� » buyurulmasına karşı Nesâranın Isâya ilâh ve ibnullah dedikleri bir i'tiraz misali olarak ileri sürüldüğü zaman ��a¡‡ a Ó ì¤ß¢Ù  ß¡ä¤é¢ í –¡†£¢ëæ ›� birdenbire kavmın, ya'ni Kureyş ondan keyiflenerek hahh, hahh diye haykırışıyorlardı 58. ��ë Ó bÛ¢ì¬a õ a¨Û¡è n¢ä b  î¤Š¥ a â¤ ç¢ì 6›� ya, bizim ilâhlarımız mı daha hayırlı yoksa o mu? dediler - Bunlar sûrenin başında geçtiği üzere Melâikeye Allahın kızları diyorlar ve onları ma'bud ittihaz edip namlarına putlar dikerek ıbadet ediyorlardı. Şimdi Hıristiyanların Isâya ilâh dedikleri mevzuı bahs olunca keyiflenerek bir velvele ile diyorlar ki bizim ilâh deyip ıbadet ettiğimiz Melâkiler Meryemin oğlundan daha hayırlı değil mi, o ilâh oluyor da bizimkiler neye olmasın ��ß b ™ Š 2¢ìê¢ Û Ù  a¡Û£ b u † Û¦b6›� onu sana sırf bir cedel olarak iyrad ediyorlar - o ı'tirazın hakk olduğuna kani olup ta bir hakkı ızhar eylemek için münazara değil gûya seni ilzam edeceklermiş gibi mücerred cedel için onu ileri sürüyorlardı ��2 3¤ ç¢á¤ Ó ì¤â¥  –¡à¢ìæ ›� doğrusu onlar çok husumetçi adamlar - husumette şedid, çekişmeğe harîs, niza'da mahir kimseler, onların ı'tirazlarını ve hallarını böyle hikâye ettikten sonra hakıkatin beyaniyle mes'elenin halli ve cevabın tahkıkı için buyuruluyor ki 59. ��a¡æ¤ ç¢ì ›� o, Meryemin oğlu Isâ hakıkatte başka bir şey değildir, ne ilâhtır, ne de Allahın oğludur ��a¡Û£ b Ç j¤†¥›� ancak

Sh:»4281[]

bir abid, halîs bir kuldur ��a ã¤È à¤ä b Ç Ü î¤é¡›� ki biz ona in'am etmişizdir - nübüvvet ve risalet vermişiz ��ë u È Ü¤ä bê¢ ß r Ü¦b Û¡j ä©¬ó a¡¤Š a¬ö©î3 6›� ve onu Benî İsraîl için bir mesel kılmışızdır - Benî İsraîl için imtisal nümunesi olmak üzere acîb bir âyet bir kudret delîli ki dillerinde dasitan olmuştur. Yoksa dedikleri gibi ilâh ve ibnullah değil. 60. ��ë Û ì¤ ã ’ b¬õ¢ Û v È Ü¤ä b ß¡ä¤Ø¢á¤ ߠܨ¬÷¡Ø ò¦›� dilersek elbet sizlerden de Melâike yapardık - Isâyı Benî İsraîl için mesel olarak yaratıp Meryemden doğurttuğumuz gibi sizlerden de Melekler doğurtarak o sizin Allahın kızları ilâhlarımız dediğiniz Melâike evlâdınız olur ��Ï¡ó aÛ¤b ‰¤ž¡ í ‚¤Ü¢1¢ìæ ›� Arzda size halef olurlar. Yâhud hılâfet yaparlardı 61. ��ë a¡ã£ é¢ ۠ȡܤᥠۡ܎£ bÇ ò¡›� muhakkak ki o saat için bir ılimdir de - saatin geleceğini ölülerin dirilip kıyam edeceğini bildiren bir delîl ve alâmettir. Çünkü Isâ gerek zuhuru ve gerek emvati ıhya mu'cizesi ve gerek emvatı kıyamını haber vermesi ı'tibariyle Kıyametin vakı' olacağına bir delîl olduğu gibi hadîste vârid olduğuna göre nüzulü de eşratı saattendir. ��Ï Ü b m à¤n Š¢æ£  2¡è b›� onun için sakın onda, ya'ni saatte şekketmeyin ��ë am£ j¡È¢ìæ¡6›� de bana tâbi' olun - ya'ni benim hidayetime, şerîatime göre sâde bana ıbadet ve ubudiyyet edin, başka ma'budlar peşinde gitmeyin ��ç¨ˆ a •¡Š aÂ¥ ߢŽ¤n Ô©îᥛ� işte bu biricik doğru yoldur. - Ki onu tutan dalâle düşmez

62.��ë Û b í –¢†£ ã£ Ø¢á¢ aÛ’£ ,î¤À bæ¢7›� ve sakın sizi Şeytan çelmesin - bu doğru yoldan o hak tâbiıyyetinden saptırmasın ��a¡ã£ é¢ ۠آᤠǠ†¢ë£¥ ߢj©î奛� çünkü o size

Sh:»4282[]

açık bir düşmandır. - Kendi gizli olsa da düşmanlığı açıktır, zira sizi Cennetten çıkardı belâlara soktu. Şimdi asıl mevzuı bahsolan Isânın ülûhiyyeti mes'elesinin açık halline gelelim. Isâ hiç bir zaman öyle bir da'vada bulunmamış olduğunu göstermek için buyuruluyor ki 63. ��ë Û à£ b u b¬õ  ǩó 2¡bÛ¤j î£¡ä bp¡›� vaktâ ki Isâ o beyyinelerle, açık mu'cizelerle geldi �Ó b4 ›� şöyle dedi ��Ó †¤ u¡÷¤n¢Ø¢á¤ 2¡bÛ¤z¡Ø¤à ò¡›� ben size hikmet ile, ya'ni nübüvvet ve kitab ile geldim ��ë Û¡b¢2 î£¡å  ۠آᤠ2 È¤œ  aÛ£ ˆ©ô m ‚¤n Ü¡1¢ìæ  Ï©îé¡7›� hem de hakkında ıhtilâf edip durduğunuz şeylerin ba'zısını beyan edeyim diye geldim ��Ï bm£ Ô¢ìa aÛÜ£¨é  ë a Ÿ©îÈ¢ìæ¡›� onun için Allahdan korkun ve bana itaat edin - tebligatımı dinleyin, tutun şöyle ki: 64. ��a¡æ£  aÛÜ£¨é  ç¢ì  ‰ 2£©ó ë ‰ 2£¢Ø¢á¤›� haberiniz olsun Allah benim rabbım sizin de rabbınız ancak odur ��Ï bǤj¢†¢ëê¢6›� onun için hep ona ıbadet edin - ancak onu ma'bud tanıyın ��ç¨ˆ a •¡Š aÂ¥ ߢŽ¤n Ô©îᥛ� işte bu biricik doğru yoldur. - İşte Isa böyle dedi, onun bütün tebligatının hulâsası budur. (Sûrei « �2ÔŠê� » ye ve Sûrei « �ߊíá� » e de bak) 65. ��Ï b¤n Ü Ñ  aÛ¤b y¤Œ al¢ ß¡å¤ 2 î¤ä¡è¡á¤7›� sonra hızibler: her biri bir maksadla toplanan fırkalar kendi aralarında ıhtilâf çıkardılar - Yehudîler başka söylediler, Nasâra da muhtelif fırkalara ayrıldılar, ilâh ibnullah lâflarını da onlar çıkardılar ��Ï ì í¤3¥ Û¡Ü£ ˆ©íå  Ã Ü à¢ìa›� artık vay o zulmedenlere - gerek ifrat ve gerek tefrit suretile haksızlık eden hıziblere

Sh:»4283[]

��ß¡å¤ Ç ˆ al¡ í ì¤â§ a Û©î᧛� elîm bir günün azâbından - ki Kıyamet günüdür. 66. ��ç 3¤ í ä¤Ä¢Š¢ëæ  a¡Û£ baێ£ bÇ ò ›� hepsi başka değil, yalnız saate bakıyorlar. - Gerek o hıziblerden gerek Kureyişten bütün o zalimler hep o azâb saatinin gelmesine bakıyorlar. ��a æ¤ m b¤m¡î è¢á¤ 2 Ì¤n ò¦ ë ç¢á¤ Û bí ’¤È¢Š¢ëæ ›� kı farkında değillerken ansızın kendilerini bastırıverecek. ��

67.� ��a Û¤b ¡Ü£ b¬õ¢ aÛƒPPP›�

��XV› í b Ç¡j b…¡ Û b  ì¤Ò¥ Ç Ü î¤Ø¢á¢ aÛ¤î ì¤â  ë Û b¬ a ã¤n¢á¤ m z¤Œ ã¢ìæ 7 YV› a Û£ ˆ©íå  a¨ß ä¢ìa 2¡b¨í bm¡ä b ë × bã¢ìa ߢŽ¤Ü¡à©îå 7 PW› a¢…¤¢Ü¢ìa aÛ¤v ä£ ò  a ã¤n¢á¤ ë a ‹¤ë au¢Ø¢á¤ m¢z¤j Š¢ëæ  QW› í¢À bÒ¢ Ç Ü î¤è¡á¤ 2¡–¡z bÒ§ ß¡å¤ ‡ ç k§ ë a ×¤ì al§7 ë Ï©îè b ß bm ’¤n è©îé¡ aÛ¤b ã¤1¢¢ ë m Ü ˆ£¢ aÛ¤b Ç¤î¢å¢7 ë a ã¤n¢á¤ Ï©îè b  bÛ¡†¢ëæ 7 RW› ë m¡Ü¤Ù  aÛ¤v ä£ ò¢ aÛ£ n©ó¬ a¢ë@‰¡q¤n¢à¢ìç b 2¡à b ×¢ä¤n¢á¤ m È¤à Ü¢ìæ  SW› ۠آᤠϩîè b Ï bסè ò¥ × r©îŠ ñ¥ ß¡ä¤è b m b¤×¢Ü¢ìæ  TW› a¡æ£  aÛ¤à¢v¤Š¡ß©îå  Ï©ó Ç ˆ al¡ u è ä£ á   bÛ¡†¢ëæ 7 UW› Û b í¢1 n£ Š¢ Ç ä¤è¢á¤ ë ç¢á¤ Ï©îé¡ ß¢j¤Ü¡Ž¢ìæ 7 VW› ë ß b àܠà¤ä bç¢á¤ ë Û¨Ø¡å¤ × bã¢ìa ç¢á¢ aÛÄ£ bÛ¡à©îå  WW› ë ã b… ë¤a í b ß bÛ¡Ù¢ Û¡î Ô¤œ¡ Ç Ü î¤ä b ‰ 2£¢Ù 6 Ó b4  a¡ã£ Ø¢á¤ ß bסr¢ì栝›��

Sh:»4284[]

��XW› Û Ô †¤ u¡÷¤ä bעᤠ2¡bÛ¤z Õ£¡ ë Û¨Ø¡å£  a ×¤r Š ×¢á¤ ۡܤz Õ£¡ × b‰¡ç¢ìæ  YW› a â¤ a 2¤Š ß¢ì¬a a ß¤Š¦a Ï b¡ã£ b ߢj¤Š¡ß¢ìæ 7 PX› a â¤ í z¤Ž j¢ìæ  a ã£ b Û b 㠎¤à É¢ ¡Š£ ç¢á¤ ë ã v¤ì¨íè¢á¤6 2 Ü¨ó ë ‰¢¢Ü¢ä b Û † í¤è¡á¤ í Ø¤n¢j¢ìæ  QX› Ó¢3¤ a¡æ¤ × bæ  Û¡ÜŠ£ y¤à¨å¡ ë Û †¥> Ï b ã ¯b a ë£ 4¢ aۤȠb2¡†©íå  RX› ¢j¤z bæ  ‰ l£¡ aێ£ à¨ì ap¡ ë aÛ¤b ‰¤ž¡ ‰ l£¡ aۤȠŠ¤”¡ Ǡ࣠b í –¡1¢ìæ  SX› Ï ˆ ‰¤ç¢á¤ í ‚¢ì™¢ìa ë í Ü¤È j¢ìa y n£¨ó í¢Ü bÓ¢ìa í ì¤ß è¢á¢ aÛ£ ˆ©ô í¢ìÇ †¢ëæ  TX› ë ç¢ì  aÛ£ ˆ©ô Ï¡ó aێ£ à b¬õ¡ a¡Û¨é¥ ë Ï¡ó aÛ¤b ‰¤ž¡ a¡Û¨é¥6 ë ç¢ì  aÛ¤z Ø©îᢠaۤȠܩîᢠUX› ë m j b‰ Ú  aÛ£ ˆ©ô Û é¢ ß¢Ü¤Ù¢ aێ£ à¨ì ap¡ ë aÛ¤b ‰¤ž¡ ë ß b 2 î¤ä è¢à 7b ë Ç¡ä¤† ê¢ ǡܤᢠaێ£ bÇ ò¡7 ë a¡Û î¤é¡ m¢Š¤u È¢ìæ  VX› ë Û b í à¤Ü¡Ù¢ aÛ£ ˆ©íå  í †¤Ç¢ìæ  ß¡å¤ …¢ëã¡é¡ aÛ’£ 1 bÇ ò  a¡Û£ b ß å¤ ‘ è¡†  2¡bÛ¤z Õ£¡ ë ç¢á¤ í È¤Ü à¢ìæ  WX› ë Û ÷¡å¤  b Û¤n è¢á¤ ß å¤  Ü Ô è¢á¤ Û î Ô¢ìۢ壠 aÛÜ£¨é¢ Ï b ã£¨ó í¢ìª¤Ï Ø¢ìæ = XX› ë Ó©îÜ¡é© í b ‰ l£¡ a¡æ£  稬쪢¯Û b¬õ¡ Ó ì¤â¥ Û bí¢ìª¤ß¡ä¢ìæ < YX› Ï b•¤1 |¤ Ç ä¤è¢á¤ ë Ó¢3¤  Ü bâ¥6 Ï Ž ì¤Ò  í È¤Ü à¢ì栝›�

Sh:»4285[]

Meali Şerifi

Ey benim kullarım! size hiç korku yoktur bu gün ve siz mahzun da olmıyacaksınız 68 Benim âyetlerime iyman edip de halîs müsliman olan kullarım 69 Girin Cennete: siz ve zevceleriniz, sürurlar, neş'eler içinde 70 Altından tepsiler ve küplerle üzerlerine dönülür dolaşır, nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep orada ve siz orada muhalledsiniz 71 Ve işte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle vâris kılındığınız Cennet 72 Sizin için onda çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz 73 Haberiniz olsun ki mücrimler Cehennem azâbında muhalleddirler 74 Kendilerinden o azâb gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir 75 Ve biz onlara zulmetmemişizdir ve lâkin kendileri zalim idiler 76 Ve şöyle çığrışmaktadırlar: ya mâlik! Rabbın işimizi bitiriversin, o demiştir ki: her halde siz duracaksınız 77 Celâlım hakkı için biz size hakkı gönderdik ve lâkin ekseriniz hakkı hoşlanmıyanlarsınız 78 İşi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken biziz 79 Yoksa biz onların sirlerini ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? Hayır işitiriz hem de yanlarında elçilerimiz vardır yazarlar 80 De ki: Rahmanın bir veledi olsa ben ona tapanların birincisi olurdum 81 Tenzih o sübhâna o Göklerin ve Yerin rabbı, rabbül'arşe onların vasıflarından 82 Şimdi bırak onları dalsınlar, oynıya dursunlar tâ va'dolundukları günlerine çatasıya kadar 83 Hem o odur ki Gökte de ilâh Yerde de ilâhdır ve hakîm odur alîm o 84 Ve ne yücedir o ki Göklerin Yerin ve bütün aralarındakilerin mülkü onun, saate ılim de onun nezdindedir ve hep döndürülüp ona götürüleceksiniz 85 Ondan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler ancak bilerek hakka şehadet eden kimseler müstesnâ 86 Celâlım hakkı için sorsan onlara: kendilerini kim yarattı elbette Allah derler, o halde nasıl çevrilirler? 87 Onun ya rab! demesi hakkı için her halde onlar iymana gelmez bir kavımdırlar 88 Şimdi sen onlardan sarfı nazar et de selâm: de, artık ileride bileceklerdir 89

Sh:»4286[]

68.��í b Ç¡j b…¡›� - Allah için sevişen o müstesnâ müttekılere o günkü hıtabı ilâhîyi hikâyedir ki bu hatabenin letafetine doyulmaz, Allah tealâ bizleri de bu kullarından eyliye 70. ��m¢z¤j Š¢ëæ ›� - bunda üç ma'nâ gösterirler: 1) habârı, ya'ni eseri yüzlerinizde zâhir olacak surette sevindirilip neş'elendirileceksiniz. 2) hüsni hey'et ma'nâsına hıbrden, süslenip ziynetleneceksiniz. 3) Vasfı cemîlde mübaleğa ma'nâsına habrden, son derece ikram olunacaksınız 71. ��í¢À bÒ¢ Ç Ü î¤è¡á¤›� - Cennete girdikten sonraki neş'elerinden bir nebzeyi hikâyedir. Onun için girdiklerinde kendileri müşahede halinde bulunacaklarından burası « �Ç Ü î¤Ø¢á¤� » diye kendilerine hıtab edilmeyip « �Ç Ü î¤è¡á¤� » diye gıyab ile Dünyadakilere hikâye edilmektedir. Ya'ni o emr üzerine girecekler, girdiklerinde etraflarında tavaf olunacak Cennet hizmetçileri tarafından üzerlerine dönüp dolaşacak. ��2¡–¡z bÒ§ ß¡å¤ ‡ ç k§›� Altın safhalar: tepsiler, tabaklar - Ebûhayyan nakleder ki Kisaî şöyle demiştir: kas'aların en büyüğü cefnedir, sonra kas'a gelir' on kişiye yetişir, sonra sahfe, beş kişilik, sonra mekîle iki üç kişilik ��ë a ×¤ì al§7›� ve küplerle - küp dilimizdeki ma'nâsından farklıdır, kulpu ve emziği olmıyan ibrık diye ta'rif edildiğine göre surahi ve desti demek olur. ��ë Ï©îè b›� hem onda - o Cennette ��ß bm ’¤n è©îé¡ aÛ¤b ã¤1¢¢›� nefislerin hoşlanacağı ��ë m Ü ˆ£¢ aÛ¤b Ç¤î¢å¢7›� ve gözlerin lezzetleneceği her şey var ��ë a ã¤n¢á¤ Ï©îè b  bÛ¡†¢ëæ 7›� ve siz orada ebedî kalacaksınız - görülüyor ki arada gıyaba bir iltifat yapıldıktan sonra yine hıtaba geçilmiştir. 72. ��ë m¡Ü¤Ù  aÛ¤v ä£ ò¢ aÛ£ n©ó¬›� ve işte bu o Cennettir ki ��a¢ë@‰¡q¤n¢à¢ìç b 2¡à b ×¢ä¤n¢á¤ m È¤à Ü¢ìæ ›� siz buna yaptığınız

Sh:»4287[]

ameller sebebiyle vâris kılındınız - işte Allah için sevişip korunan müttekılere böyle denecek. Netekim Sûrei «A'raf» ta da « ��ë ã¢ì…¢ë¬a a æ¤ m¡Ü¤Ø¢á¢ aÛ¤v ä£ ò¢ a¢ë@‰¡q¤n¢à¢ìç b 2¡à b ×¢ä¤n¢á¤ m È¤à Ü¢ìæ � » buyurulmuştu, miras ta'bîri için oraya bak. 73. ��Û Ø¢á¤ Ï©îè b Ï bסè ò¥ × r©îŠ ñ¥›� sizin için orada çok meyveler, yemişler var - amellerin semeresi olarak Allah tealânın fadlile kat kat fazlalaştırılmış olan leziz meyveler ��ß¡ä¤è b m b¤×¢Ü¢ìæ ›� onlardan yiyeceksiniz - fâkihe, açlık için değil, zevk ve lezzet için yendiği cihetle Cennette yalnız fâkihe yeneceği anlatılmıştır.

74.��a¡æ£  aÛ¤à¢v¤Š¡ß©îå ›� - bununla da mücrimlerin hali hikâye olunuyor ki mücrimlerden murad iyman ve islâmı olmıyanlardır.

77.��í b ß bÛ¡Ù¢›� - Mâlik Cehennem muhafızının ismidir. ��Û¡î Ô¤œ¡ Ç Ü î¤ä b ‰ 2£¢Ù 6›� Rabbın aleyhimizde kaza buyuruverirsin ya'ni işimizi bitiriverirsin diye bağırışmaktadırlar ki öldürüversin de bizi bu azabdan kurtarıversin demektir. Buna karşı ��Ó b4  a¡ã£ Ø¢á¤ ß bסr¢ìæ ›� buyurmuştur ki her halde siz duracaksınız - kalacaksınız, size ölümle ve sâire ile halâs yok. İbni Abbastan merviydir ki bu cevab da bin sene sonra verilir, ba'zılarından yüz, İbni Ömer Hazretlerinden de kırk diye rivayet olunmuştur ki üçü de kesretten kinaye olsa gerektir.

78.��Û Ô †¤ u¡÷¤ä bעᤠ2¡bÛ¤z Õ£¡›� celâlim hakkı için biz size hakkı gönderdik ��ë Û¨Ø¡å£  a ×¤r Š ×¢á¤ ۡܤz Õ£¡ × b‰¡ç¢ìæ ›� velâkin ekseriniz hakkı hoşlanmıyanlarsınız - Evvelki « �aÛzÕ� » ahd için, ya'ni Peygamberle gönderilen dîni hakk, tevhid ve Kur'an, ikincisi cins içindir. Ekseriyyetin hoşlanmadığı alel'ıtlak cinsi haktır. Gönderilen ma'hud hakka nazaran hepsi de kârihtir.

79.��a â¤ a 2¤Š ß¢ì¬a a ß¤Š¦a›� - Bu âyet

Sh:»4288[]

mücrimlerin Âhıretteki hallerini hikâyeden Kureyş mücrimlerinin Dünyadaki hallerine intikaldir. Mukatilden nakledildiğine göre bu âyet Mekke müşriklerinin Dârünnedvede Resulullaha bir sûi kasd tertibi kararlaştırmaları sebebiyle nâzil olmuştur.

İBRAM, bir ipi katlayıp sağlam bükmektir. Bundan her ne suretle olursa olsun bir şeyi muhkemleştirmek ma'nâsına da kullanılır. Mübrem, muhkem demektir. Ya'ni o cidalcı hasım kavım yalnız hakkı hoşlanmamakla kalmayıp sağlam bir iş yaptılar, işi mübremleştirdiler, sağlamlaştırdılar mı? Peygambere karşı bir tuzak kurmağa karar mı verdiler ��Ï b¡ã£ b ߢj¤Š¡ß¢ìæ 7›� fakat işin sağlamını, mübremini biz yaparız - onlarınki hiç kalır 80. ��a â¤ í z¤Ž j¢ìæ  a ã£ b Û b 㠎¤à É¢ ¡Š£ ç¢á¤ ë ã v¤ì¨íè¢á¤6›� yoksa biz onların sirlerini ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? ��2 Ü¨ó ë ‰¢¢Ü¢ä b Û † í¤è¡á¤ í Ø¤n¢j¢ìæ ›� Hayır hem onların yanlarında bizim Resullerimiz vardır yazarlar. - Hafaza Melâikesi, kiramen kâtibîn. Burada Sûrenin hâtimesi olmak üzere makasıdını hulâsa etmek üzere buyuruluyor ki: 81. ��Ó¢3¤ a¡æ¤ × bæ  Û¡ÜŠ£ y¤à¨å¡ aÛƒPPP›�� 88. ��ë Ó©îÜ¡é© í b ‰ l£¡›� - bu «vav» ın atfolması da muhtemil ise de kasem için olması daha selîstir. Zamîr, Resulullaha raci'dir. Böyle hıtab esnasında gaib zamiri Peygamberin şanına bir ta'zîm ifade eder. Ya'ni Peygamberin ya rab! ya rab! diye duâ etmesî hakkı için söylerim ki ��a¡æ£  稬쪢¯Û b¬õ¡›� şunlar - şu mekre kalkışan müşrikler ��Ó ì¤â¥ Û bí¢ìª¤ß¡ä¢ìæ <›� iymana gelmez kimselerdir. 89. ��Ï b•¤1 |¤ Ç ä¤è¢á¤ ë Ó¢3¤  Ü bâ¥6 Ï Ž ì¤Ò  í È¤Ü à¢ìæ ›�

Sh:»4289[]

Şimdi bu sûrei «zuhruf» un hatimesi olan işbu « ��Ï Ž ì¤Ò  í È¤Ü à¢ìæ � » inzarını bir nevi' beyan siyakında sûrei «Duhan» başlıyor.


Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement